4 Aralık 2015 Cuma

Geniş Zamanlar, AYŞE KULİN


Ana kız, bir tencerenin içine doldurdukları sütü, taşım taşım kaynatıp duruyorlardı ocağın üstünde. Başa çıkamayınca, "Ne haliniz varsa görün, yeter ki beni bu işe bulaştırmayın," demiştim. Zehra, sütü taşırmamak için, ateşin az üzerinde tutuyordu tencereyi, Fatik de birtakım dualar okuyup, benim bulunduğum odaya doğru üfleyip duruyordu. Nasıl bir medet umuyorlardı acaba sütten? Başka kadınlara takılan kocalar koşa koşa evlerine mi dönüyorlardı? Ben ettim sen eyleme diyerek ayaklara kapanıyor ve bundan böyle uslu mu duruyorlardı? Kadınlar da af ve barış ilan edip, hemen koyunlarına giriyor, en cilveli halleriyle ve tabii süt duasının da gücüyle, geri kazanıyorlardı zahir erkeklerini. Bu işler, böyle oluyordu demek ki kondularda. Konduların, sahneciler ya da medyacılar tarafından keşfedilememiş, kara bahtlı genç kadınları, kendilerini ya sürekli döven, ya sürekli gebe bırakan ya da sürekli sömüren kocalarını dualar ve muskalarla yola getirmeye çalışıyorlardı. Öyle anlatıyordu Fatik ve öyle bir umutsuzluğa düşürüyordu ki beni, sanki bu ülkede, o kadınların geçmiş ya da gelecek zamanları yoktu. Onlar, hep geniş zamanlarda yaşarlardı. Dünleri de, yarınları da bugündü; böyle gelmiş böyle giderdi, hiç değişmeden!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder